Melis
New member
Not Defteri A Kaç? – Hikayeye Dönüşen Bir Gün
Merhaba arkadaşlar! Bugün sizlere, belki de sıradan bir günün içinde fark edemeyeceğimiz küçük ama etkileyici bir olayı anlatmak istiyorum. Hikâyemiz, bazılarımızın oldukça basit gördüğü, bazılarımız için ise oldukça önemli bir konu olan "Not Defteri A" ile ilgili. Ama tabii ki, bu sadece bir defterin sayfalarındaki bir soru değil; aynı zamanda bir insanın kişisel keşfi, çözüm arayışı ve empatik ilişkileriyle ilgili. Hikâyemizde bu iki farklı bakış açısını, yani erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımını ve kadınların empatik bakış açısını karakterler üzerinden görme fırsatımız olacak. Hazırsanız başlayalım!
Bir Gün, Bir Defter
Günlerden bir gündü. Sabah kahvesi içildikten sonra, kasvetli bir ofiste, Masa başında Melis ve Mert vardı. İkisi de çok farklı insanlardı; Melis, hayatı oldukça dikkatle izleyen, her adımını düşünerek atmaya çalışan bir kadındı. Mert ise, her şeyin hızlıca çözülmesi gereken bir problem olduğunu düşünen, her durumu stratejik açıdan analiz edip hemen çözüm arayan biriydi. O gün ikisi arasında geçecek olan diyalog, beklenmedik şekilde çok önemli bir noktaya evrilecekti.
Melis, masasında otururken bilgisayarının ekranına dalmıştı. İçinde kaybolmuştu. Birkaç dakikalık sessizlikte, masanın üzerinde, eski tip bir not defteri dikkatini çekti. "Aaa, Not Defteri A!" diye mırıldandı. “Neden hala bunu tutuyorum? O kadar eski ki..." Elini uzattı ve defteri açmaya başladı. Sayfaları karıştırarak, bir şeyler yazmaya karar verdi. Ama bir şey eksikti. O defterde ne yazması gerektiğini hala bilmiyordu. Hangi soru önemliydi? Hangi cevaba ihtiyacı vardı?
Mert, bilgisayarında çalışırken birden Melis’in kıpırdanışını fark etti. “Ne yapıyorsun?” diye sordu, ilgisi çekilmişti. Melis, defteri masanın üzerine koyarak başını kaldırdı ve “Not Defteri A”nın sorusunu açıkladı.
Mert'in Çözüm Arayışı: Stratejik Bir Yaklaşım
Mert, hemen olaya çok farklı bir açıdan yaklaşmaya başladı. “Bu tür şeylere çok takılmana gerek yok,” dedi, yüzünde hafif bir gülümsemeyle. “Bence sadece hızlıca çözüme gitmelisin. Defterin içinde bulduğun her sorunun cevabını araştır. Sonra bir liste yap ve pratik bir çözüm bul. Bu kadar basit.”
Mert’in yaklaşımı oldukça netti: Defteri bul, soru varsa çöz, hızlıca geç. Bir mühendis gibi her şeyin mantıklı ve düzenli bir şekilde yapılması gerektiğine inanıyordu. O, problem çözmenin en iyi yolunun strateji geliştirmek olduğunu savunuyordu. Herhangi bir sorunun, doğru bir strateji ile çözülebileceğine inanıyordu. Melis’in kafasındaki karmaşanın, mantıklı ve hızlı bir çözümle kaybolacağına emindi.
“Bak,” diye devam etti Mert, “öncelikle yapman gereken şey, o sorunun ne olduğunu tam olarak anlamak. Sonra adım adım çözüm yollarını belirle. Hepsi bu kadar. Hızlıca halledilir.”
Melis’in Bakış Açısı: Duygusal ve İlişkisel Bir Yaklaşım
Melis, Mert’in bu yaklaşımını anlamıştı, ancak onu kabul etmekte zorluk çekiyordu. “Ama bu kadar kolay mı? Yani sadece bir soru değil bu. Defterin içindeki her şey bana çok daha derin geliyor. Bunu sadece bir soruyu çözer gibi yapmam gerekmiyor, değil mi? Bazen, çözüm ararken hislerin ve ilişkilerin de önemli olduğunu unutmamalıyız.”
Mert başını salladı. “Tabii ki duygular önemlidir,” dedi, ancak hemen ekledi, “ama sonuçta her şey çözüm aramakla ilgili. Eğer bir soruya çözüm bulamazsan, o seni engeller. Ve engel, seni ileriye taşıyamaz.”
Melis, biraz düşündü ve Mert’in söylediklerinin mantıklı olduğunu kabul etti. Ancak hala bir eksiklik hissediyordu. “Peki ya bu sorular, senin kim olduğunu anlaman için bir fırsatsa? Bu defteri tutmamın, sadece bir çözüm aramaktan daha fazlası olabilir mi? Bunu çözmeye çalışırken, belki de kendi içindeki soruları keşfedecek ve neye ihtiyacın olduğunu daha iyi anlayacaksın.”
Hikâyenin Sonraki Sayfaları: Bir Arayışın Derinliği
Melis ve Mert, her biri farklı bakış açılarıyla sorunlarını çözmeye çalışırken, o eski defterin içinde kaybolmuş birkaç soruyu birlikte keşfettiler. Her biri kendi yöntemini kullandı: Mert, sistematik bir çözümle sayfaları inceledi; Melis ise her soruya daha derinlemesine, kişisel bir bakış açısıyla yaklaştı. Ancak sonunda fark ettiler ki, bu defterin sadece soruları değil, yanıtları da içerdiği kadar, onları bulma yolculukları da çok kıymetliydi.
Melis, sonunda şu soruyu yazdı: “Gerçekten neye ihtiyacım var?” Ve fark etti ki, belki de bu, sadece çözülmesi gereken bir soru değil, aynı zamanda kendi hayatındaki büyük bir soruydu. Mert, mantıklı bir şekilde soruları çözmeye devam ederken, Melis’in bakış açısına daha çok değer vermeye başladı. İkisinin de kendine özgü yöntemleri vardı ama birlikte bir şeyler öğreniyorlardı.
Tartışma Sorusu: Çözüm Odaklı mı, Duygusal mı?
Arkadaşlar, Melis ve Mert’in hikâyesi üzerinden bir tartışma başlatmak istiyorum. Çözüm odaklı bir yaklaşım mı daha etkili, yoksa duygusal ve ilişkisel bir bakış açısı mı? Bir soruya yaklaşırken duyguları ve kişisel ilişkileri ön planda tutmak mı, yoksa hızlıca stratejik bir çözüm mü geliştirmek daha verimli olur?
Siz hangi taraftasınız?
Merhaba arkadaşlar! Bugün sizlere, belki de sıradan bir günün içinde fark edemeyeceğimiz küçük ama etkileyici bir olayı anlatmak istiyorum. Hikâyemiz, bazılarımızın oldukça basit gördüğü, bazılarımız için ise oldukça önemli bir konu olan "Not Defteri A" ile ilgili. Ama tabii ki, bu sadece bir defterin sayfalarındaki bir soru değil; aynı zamanda bir insanın kişisel keşfi, çözüm arayışı ve empatik ilişkileriyle ilgili. Hikâyemizde bu iki farklı bakış açısını, yani erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımını ve kadınların empatik bakış açısını karakterler üzerinden görme fırsatımız olacak. Hazırsanız başlayalım!
Bir Gün, Bir Defter
Günlerden bir gündü. Sabah kahvesi içildikten sonra, kasvetli bir ofiste, Masa başında Melis ve Mert vardı. İkisi de çok farklı insanlardı; Melis, hayatı oldukça dikkatle izleyen, her adımını düşünerek atmaya çalışan bir kadındı. Mert ise, her şeyin hızlıca çözülmesi gereken bir problem olduğunu düşünen, her durumu stratejik açıdan analiz edip hemen çözüm arayan biriydi. O gün ikisi arasında geçecek olan diyalog, beklenmedik şekilde çok önemli bir noktaya evrilecekti.
Melis, masasında otururken bilgisayarının ekranına dalmıştı. İçinde kaybolmuştu. Birkaç dakikalık sessizlikte, masanın üzerinde, eski tip bir not defteri dikkatini çekti. "Aaa, Not Defteri A!" diye mırıldandı. “Neden hala bunu tutuyorum? O kadar eski ki..." Elini uzattı ve defteri açmaya başladı. Sayfaları karıştırarak, bir şeyler yazmaya karar verdi. Ama bir şey eksikti. O defterde ne yazması gerektiğini hala bilmiyordu. Hangi soru önemliydi? Hangi cevaba ihtiyacı vardı?
Mert, bilgisayarında çalışırken birden Melis’in kıpırdanışını fark etti. “Ne yapıyorsun?” diye sordu, ilgisi çekilmişti. Melis, defteri masanın üzerine koyarak başını kaldırdı ve “Not Defteri A”nın sorusunu açıkladı.
Mert'in Çözüm Arayışı: Stratejik Bir Yaklaşım
Mert, hemen olaya çok farklı bir açıdan yaklaşmaya başladı. “Bu tür şeylere çok takılmana gerek yok,” dedi, yüzünde hafif bir gülümsemeyle. “Bence sadece hızlıca çözüme gitmelisin. Defterin içinde bulduğun her sorunun cevabını araştır. Sonra bir liste yap ve pratik bir çözüm bul. Bu kadar basit.”
Mert’in yaklaşımı oldukça netti: Defteri bul, soru varsa çöz, hızlıca geç. Bir mühendis gibi her şeyin mantıklı ve düzenli bir şekilde yapılması gerektiğine inanıyordu. O, problem çözmenin en iyi yolunun strateji geliştirmek olduğunu savunuyordu. Herhangi bir sorunun, doğru bir strateji ile çözülebileceğine inanıyordu. Melis’in kafasındaki karmaşanın, mantıklı ve hızlı bir çözümle kaybolacağına emindi.
“Bak,” diye devam etti Mert, “öncelikle yapman gereken şey, o sorunun ne olduğunu tam olarak anlamak. Sonra adım adım çözüm yollarını belirle. Hepsi bu kadar. Hızlıca halledilir.”
Melis’in Bakış Açısı: Duygusal ve İlişkisel Bir Yaklaşım
Melis, Mert’in bu yaklaşımını anlamıştı, ancak onu kabul etmekte zorluk çekiyordu. “Ama bu kadar kolay mı? Yani sadece bir soru değil bu. Defterin içindeki her şey bana çok daha derin geliyor. Bunu sadece bir soruyu çözer gibi yapmam gerekmiyor, değil mi? Bazen, çözüm ararken hislerin ve ilişkilerin de önemli olduğunu unutmamalıyız.”
Mert başını salladı. “Tabii ki duygular önemlidir,” dedi, ancak hemen ekledi, “ama sonuçta her şey çözüm aramakla ilgili. Eğer bir soruya çözüm bulamazsan, o seni engeller. Ve engel, seni ileriye taşıyamaz.”
Melis, biraz düşündü ve Mert’in söylediklerinin mantıklı olduğunu kabul etti. Ancak hala bir eksiklik hissediyordu. “Peki ya bu sorular, senin kim olduğunu anlaman için bir fırsatsa? Bu defteri tutmamın, sadece bir çözüm aramaktan daha fazlası olabilir mi? Bunu çözmeye çalışırken, belki de kendi içindeki soruları keşfedecek ve neye ihtiyacın olduğunu daha iyi anlayacaksın.”
Hikâyenin Sonraki Sayfaları: Bir Arayışın Derinliği
Melis ve Mert, her biri farklı bakış açılarıyla sorunlarını çözmeye çalışırken, o eski defterin içinde kaybolmuş birkaç soruyu birlikte keşfettiler. Her biri kendi yöntemini kullandı: Mert, sistematik bir çözümle sayfaları inceledi; Melis ise her soruya daha derinlemesine, kişisel bir bakış açısıyla yaklaştı. Ancak sonunda fark ettiler ki, bu defterin sadece soruları değil, yanıtları da içerdiği kadar, onları bulma yolculukları da çok kıymetliydi.
Melis, sonunda şu soruyu yazdı: “Gerçekten neye ihtiyacım var?” Ve fark etti ki, belki de bu, sadece çözülmesi gereken bir soru değil, aynı zamanda kendi hayatındaki büyük bir soruydu. Mert, mantıklı bir şekilde soruları çözmeye devam ederken, Melis’in bakış açısına daha çok değer vermeye başladı. İkisinin de kendine özgü yöntemleri vardı ama birlikte bir şeyler öğreniyorlardı.
Tartışma Sorusu: Çözüm Odaklı mı, Duygusal mı?
Arkadaşlar, Melis ve Mert’in hikâyesi üzerinden bir tartışma başlatmak istiyorum. Çözüm odaklı bir yaklaşım mı daha etkili, yoksa duygusal ve ilişkisel bir bakış açısı mı? Bir soruya yaklaşırken duyguları ve kişisel ilişkileri ön planda tutmak mı, yoksa hızlıca stratejik bir çözüm mü geliştirmek daha verimli olur?
Siz hangi taraftasınız?